Merhabalar sayın okurlarım ..
Bu yazıdaki konumuz
Osmanlı’nın en çok eleştirilen padişahlarından biri olan Kanuni’nin şehzadesi
Sultan 2. Selim Han. Sultan 2. Selim Han hakkında yalan yanlış bir sürü safsata
etrafta dolanıyor ve maalesef ecdada sahip çıkmama , ecdadı kötüleme huyu bizde
çok olduğundan hemen inanıveriyoruz. Bu
iddialara cevap vermeden önce tanıyalım bakalım şu çok kötü(!) Sultan Selim’i..
Sultan 2. Selim Han 28 Mayıs 1524 günü İstanbul’da
doğmuştur. İstanbul’da doğan ilk şehzadedir. 16 yaşına kadar sarayda derin bir
eğitimden geçirildikten sonra Konya’ya sancak beyi olarak atandı. Ardından
veliaht olarak nitelendirilen şehzadelerin atandığı Manisa’ya sonra tekrar
Konya’ya atandı. Kardeşlerinin ölümünden sonra ise rakipsiz kaldığı için
payitahta yakın olan Kütahya’ya atandı ve padişah olana kadar orada kaldı.
Alimlere ve şairlere çok önem veren bir padişahtı. İmar faaliyetleri onun
döneminde adeta zirve yapmıştır. Edirne’nin incisi Selimiye Camii de onun
döneminde yapılmıştır. Don-Volga kanal projeleri onun döneminde hazırlanmış
ancak uygulanamamıştır. Stratejik önemi çok büyük olan Kıbrıs, onun döneminde
fethedilmiştir.Babasından 14.892.000 kilometre
kare olarak aldığı toprakları 15.192.000 kilometrekare olarak devretmiştir.
Yani sizin anlayacağınız fetihler onun döneminde de devam etmiştir.
Ben bir tarihçi gözüyle baktığımda 2. Selim’e Osmanlı’nın
garip bırakılmış padişahlarından demekten kendimi alamıyorum. Yaşadığı dönemdeki
şehzade ölümleri onun üstüne yıkılmakla kalmamış , ölümüyle ilgili söylentiler
korkunç boyutlara ulaşmıştır. Şehzadelik döneminde içki bağımlısı olması onu
bütün hayatında böyle bir bağımlılığa sahipmiş gibi göstermelerine sebep
olmuştur. 2. Selim’in manevi dünyasını aydınlatmak için şöyle bir olayı sizinle
paylaşmak isterim ;
Yer Osmanlı Divan-ı
Hümayunu. Sadrazam ve paşalar Kıbrıs’a sefere çıkma konusunu tartışmaktadırlar.
2. Selim ise yukarıdaki sultan penceresinden divanı takip etmektedir. Herkes
fikrini söyler ve bir karara varılır. Devlet-i Aliyye o anda bir sefere çıkmaya
hazır değildir ve sefere çıkılmayacaktır. Karardan sonra padişah pencereye
tıklatarak divan ahalisini yanına çağırır. Kendisini o gece Peygamber
Efendimiz(s.a.v) rüyasına gelerek şereflendirmiş ve Kıbrıs’a sefere çıkılması
konusunda sultana direktif vermiştir. Bunu paşalara anlattığında herkes şok
olmuştur. Tekrar konuyu görüşerek Kıbrıs seferi kararı alınmış ve çıkılan
seferde Kıbrıs , tahmin edilenden çok daha az bir zararla fethedilmiştir. Bugün
Kıbrıs Türk yurduysa, bunu 2. Selim’e borçluyuz. Bu vatana bir çakıl taşı bile
kazandırmamış insanların Selim Han’ı oturduğu yerden eleştirmesini ben
anlayamıyorum. Selim Han bu insanların zoruna gidecek ne yapmış olabilir ki?
Düşünmekten kendimi alamıyorum..
Ayrıca Selim Han çok tevekkül ehli bir insandı. Kendisi
belkide Osmanlı tarihinin en güçlü şehzadeleriyle karşı karşıyaydı. Şehzade
Mustafa ve Şehzade Bayazıt çok önemli özelliklere sahip olan önemli
şehzadelerdi. Hiç kimse bu şehzadelerin arasından Selim’in tahta oturacağını
beklemiyordu. Ancak o , üstüne düşeni yaptı ve sonra tevekkül etti. Diğer iki
şehzade aceleciliklerinin bedelini ödedi. Kendisinin bu konu hakkında lalasına
söylediği şu cümle bu konuyu oldukça net bir şekilde ortaya koymaktadır ;
“Asker Mustafa ağabeyimi ister, peder ve validemde Bayazıt’ı
ister. Bizi de Allah istesin..”
Şayet dediği gibi de olacak ve Allah, İslam sancağının
taşınması görevini Selim Han’ a verecekti.
Bu konuda çok sorulan sorulardan biriside tahta Şehzade
Mustafa geçse daha mı iyi olurdu? sorusudur. Bana sorarsanız Şehzade Mustafa o
acelecilikle tahta geçseydi Osmanlı’ya zarardan başka bir şey veremezdi.
Aceleci padişah iyi değildir. Mevcut adaylar içerisinde en hayırlısı Selim’di.
İçki içtiği iddiasına gelince..
Tahta geçmeden önceki hayatı hakkında kaynaklarda bu tür şeyler
yazar. Ancak keyif verici madde kullanıyordu şeklinde yazar. İçeriğini
bilemiyoruz. Tahta geçtikten sonra ise tövbe etmiş , bırakmıştır. Halifelik
makamını gerektiği gibi taşımıştır.
Ve o çok konuşulan ölümü..
İddiaya göre Selim
Han , haremde cariye kovalarken ayağı kaymış ve düşüp kafasını vurup ölmüştür.
Gülünecek bir iddia bu. Ey oryantalistler! Size söylüyorum; yalan
söyleyecekseniz bile azıcık mantıklı yalan söyleyin. Mantıklı söyleyin ki
karşımızda böyle gülünç durumlara düşmeyin. Sayın okurlarım cariyenin koskoca
padişahtan kaçması size de mantıklı geliyor mu? Bir cariye için en büyük hedef
değil midir padişaha ulaşmak? Ayrıca bunu yazanlar hiç Topkapı’ya gitmişler mi
acaba? Harem koridorlarında nasıl koşacak bu adam hiç düşünmüşler mi acaba?
Hadisenin doğrusu ise
şudur; 2. Selim döneminde haremde büyük bir yangın çıkmış ve harem epey bir
hasar almıştı. Hemen gerekli tamir işlmelerine başlanmıştı ve tamir
işlemlerinde sona doğru gelinmişti.Selim Han ise tamir işlemlerini yerinde
tetkik için tamiratın yapıldığı yere gitmişti. Zaten hastalıklarla boğuşan
sultanın tansiyonu düşmüş ve olduğu yere yığılıp kafasını mermere vurmuştu. Bu
sebepten ötürü beyin kanaması geçirmiş ve aramızdan ayrılmıştı Sultan 2. Selim
Han.. Mekanı cennet olsun.
Bu yazılık benden bu kadar.. Sağlıcakla kalın, bizi okumaya
devam edin..
DIŞARIDAKİ TARİHÇİ
0 yorum(lar):