Reklam

Büyümek Gelişmek; Sonu Gelecek mi? Ne zaman ve niçin büyüdük? Neden bir olmalıyız? Bunun önemi ne?


               Hatırlarsınız, zamanında küçüktük, Dünya bizimdi, o bisiklete binmemiz paha biçilmezin de ötesindeydi, özgürdük, inançlıydık, imkansızın daha sözlüğümüze girmediği zamanlardı. Biz hayallerimizden oluşuyorduk, ve bundan dolayı, bazen de  sırf hayal ve rüya alemine daha hızlı girmek için erkenden yatağın yolunu tutardık. "Büyük" insanların kavgalarını anlamazdık, onlar bizler için birer anlamsız bilinmezdi. Sonra büyümeye başladık ve her seferinde hayatı anladığımız yanılgısına kapıldık, bisikletlerimizi kilere bir daha çıkarmamak üzere hayallerimiz ile birlikte kilitledik ve gömdük. Çok sonraları anlayacaktık onların aslında düşündüğümüzden, düşlediğimizden daha da değerli olduklarını. Ama hala büyüyorduk ve "anlamaya" başlamıştık "büyük" insanların kavgalarını, neden birbirlerine bu şekilde ters davrandıklarını. Mahallelerimizde "büyük" ağabeyler vardı, onların yolunun doğru olduğunun yanılgısına kapıldık, onlar ne dediyse hayatımızın başlangıçları oldu. Bir gün daha geçti ve daha da büyümüştük, artık "gençtik", yeni yeni sorgulamaya başlamıştık, tabi ki bazıları bu sorgulamayı yapacak kadar şanslı değillerdi, onlar hayatı daha çabuk "anladılar", bir çoğu da anlamsız ve gereksiz kavga peşinde, onun peşinde bunun peşinde yok olu gittiler, ölmediler bu onlar için daha onur verici dahi olabilirdi belki de, sadece yok oldular. 

Sorun olmazsa size bir hikaye anlatmak isterim.

Bayanlar ve baylar, güzel bir Nisan ayının 4. Gününde, 1968 yılında King bir otelin ikinci katında bir balkonda düşünüyordu, ayakta. Bir kurşun onun sağ yanağından vücuduna girdi, boynundan geçtikten sonra sol omuzundan çıktı.
King saat 19:05’te Aziz Joseph hastanesinde ölümü ilan edildi, sivil mücadele geçirdiği 13 yılın ardından.
King'in üstünde durduğu balkon.

Bayanlar ve baylar, bugün burada sizlere seslenirken, yazının ve yazmanın devasa gücü ile şunu bilmenizi isterim ki, bugün sizlere bir arkadaş olarak sesleneceğim, iyi bir tanesi olarak. King, tam adı ile Martin Luther King, bilinen konuşması ile “Benim Bir Hayalim Var”.
"Bir hayalim var benim."


                Dostlarım, bu sarsıcı olay bana dışlanmayı ve ötekileştirmeyi hatırlatıyor ki bu genelde sosyal konum, din farkı, rütbe farkı, ırkçılık ve dahası gibi sebeplerden ortaya çıkıyor. Bu konuda geçen birkaç ay içerisinde büyük miktarlarda araştırma yapıp, bir düzine kitap okuduktan sonra şu bulguya ulaştım ki ötekileştirme genelde ve büyük oranda ırkçılıktan ortaya çıkıyor ve bugün sizlere bunun neden olduğunu ve nasıl çözebiliriz bu konuda konuşacağım.
Farklılaştırma

            Tahmin ediyorum ki sizlere az ya da çok ırkçılık hakkında bilgi sahibisiniz. Şunu da belirtmek isterim ki ırkçılığın en çok ortaya çıkma şekli ise farklılaştırmadır ki bu sonuca birçok uzman ve bilim insanı da ulaşıyor.
Kaynaklar: Stannard David E. ( 1993) Amerikan Soykırımı: Yeni Dünya'nın Fethi
Komünizmin Siyah Kitabı: Cinayetler, Terör; Sayfa 468

            Farklılaştırma ise genelde aşağı görme, kıskançlık, hırs, ideoloji ve ya “aptal” milliyetçilik. Gördüğünüz tabloda ise burada ki aptal ibaresini koymamın sebebi var, acaba nasıl bu fikirlerle diktatörler, eşitlik savunucuları ya da demokrasi sahtekarları, her şeyi bir kenara bıraktıktan sonra, kendi insanlarını öldürüyorlar?




Milliyetçilik
            Sanırım cevabını buldum, ama üzgünüm… Bu benim işim değil. İnsanlara hükmetmek istemiyorum. Ben sadece diğerlerine yardım etmek istiyorum, insanlara elimden geldiğince sorgulatarak ve yol tabelalarını temizleyerek, insanlara tavsiye ya da emir vererek değil.

            Dostlarım, iş arkadaşlarım, öğretmenlerim, ailem, sınıf arkadaşlarım, tüm insanlar; aslında içimizde bir yerlerde hepimiz birbirimize yardım etmek isteriz. İnsan olmak böyle bir şey. Biz, iyi bakarsanız, birbirlerimizin mutluluğu, başarısı ile mutlu oluruz, diğerlerinin başarısızlıkları ile değil. Derinlerimizde birbirimizden nefret etmek ve hor görmek istemeyiz. Bu Dünya’da herkesiz keşfedebileceği bir şeyler var. Hayat mutlu ve özgür olabilir, fakat biz yolumuz kaybettik, “büyük” ağabeyleri ve “büyük” insanları takip ettik…

            Hırs, açgözlülük insanoğlunun ve bilim adamlarının beynini zehirledi, Dünyayı nefret kapanına aldı, tüm insanlığı sefalet, yoksulluk, acı ve kana mahkum etti. Hızlandık, bilimi geliştirdik, fakat teknolojinin esiri olduk. Bolluk ve verimi artıran makineler bizleri yokluk içinde bıraktı.








            Bilgeliğimiz bizi alaycı; zekamız bizi sert ve nezaketsiz yaptı. Çok fazla düşünüyoruz ama çok az hissediyoruz. Artık makinelerden daha fazla insanlığa ihtiyacımız var. Zekadan ve bilgiden daha fazla nezakete ve şefkate ihtiyacımız var. Bunlar olmazsa hayat şimdi de olduğu gibi sert olur ve her şeyimizi kaybederiz.
            Uçaklar, telefonlar bizleri birbirimize yakınlaştırdı, bu icatların en doğal sebebi insanlığın iyiliği içindir, evrensel kardeşlik ve hepimizin birliği için.

            Şu anda benim sesim sizlere ulaşıyor kadim dostlarım, şu anda Dünya üzerinde milyonlarca umutsuz kadın, erkek, çocuk var, hepsi de diğer insanları öldüren, ezen bir sert bir sitemin kurbanları, bunu değiştirmeliyiz! Beni hala duyabilenlere sesleniyorum: “Umudunuzu kaybetmeyiniz”. Ülkeler, sistemler, Dünya bizlerden, sizlerden, insanlardan oluşuyor. Eğer hepimiz basit bir adım atarsak, başta etrafımızdakiler, sonra toplumumuz, sonra ülkemiz en sonunda ise sistemler ve Dünya değişecek.

            Şu an bizleri sarmış olan sefalet sadece hırsın, ayrımcılığın, farklılaştırmanın son savaşı, bu yüzden de bu kadar güçlü görünüyor. Tekrar ediyorum insanlığın nefreti geçecek, diktatörler ölüyorlar ve eninde sonunda halkın elinden aldıkları güç tekrar halka, bana, size geri dönecek. İnsanlar mücadele verdiği sürece de özgürlük asla ölmeyecek!

            Yoldaşlarım, dostlarım, arkadaşlarım, tüm insanlar! Kendinizi canavarla teslim etmeyin! Sizleri ve beni köleleri yapan, hayatımızı istedikleri gibi biçimlendiren, ne yapacağımız söyleyenlerin, ne hissetmemiz, nasıl yaşamamız ve ne düşünmemiz gerektiğini söyleyen, mecbur bırakan bu insanlara. Kendinizi bu çürümüş, kendilerinden başkalarını zerre aklının ucundan geçirmeyen insanlara teslim etmeyin. Sizler ve ben birer makine değiliz, birer hayvan değiliz, insanız. Hepimizin kalbinde sevgi var, başkasının sevgisi uğruna nefret edemeyiz! Sadece sevilmeyenler nefret edebilir, doğal olmayan, insanlığını yitirmişler.

            Dostlarım başkalarını hapsedip güçlenmek için değil, özgürlük ve mutluluk için mücadele ediniz, çalışınız. Yüce tüm kitaplarda yazar ki “ Tüm insanlar eşittir”, bir grup insan değil, bir insan değil, tüm insanlar! Sizlerde, sizler, siz insanlar bu güce sahipsiniz, makineleri ve bilimi yapacak güce, mutluluğu herkes için yapabilecek güce! Siz insanlar bu hayatı özgür ve ulaşılabilir yapacak güce sahipsiniz, hayatları muhteşem bir maceraya dönüştürecek güce!

            O zaman insanlığın ve bilimin adına bu gücü kullanalım, beraber çalışmak için birleşelim, bilimin daha hızlı ilerlemesi için, mutluluğun eşit olması için, eşitlik için, özgürlük için. Yeni bir dünya için çalışalım, ki insana gülebilme fırsatı tanısın, gençliğe gelecek, yaşlılara güven sağlasın. Bunların sözlerini vererek vahşiler yönetimleri ellerine geçirdiler, fakat onar sadece birer yalancı. Sözlerini yerine getirmiyorlar, asla getirmeyecekler de. Şimdi bizler çalışıp mücadele etmeliyiz, bu sözün eri olmak için. Ulusal sınırların, hırsın, nefretin, toleranssızlığın ve ayrımcılığın olmadığı bir Dünya için, hepimiz için, senin için benim için ders çalışalım, işimize daha iyi sahip çıkalım, daha iyi çocuklar yetiştirelim, beraber olalım, bir olmasak ta birbirini aşağılık görmeyen milyonlarca farklı renkte olalım.


Dostlarım unutmayın ki birlikte daha fazla şey başarabiliriz. Bencil olmanın, kıskaç olmanın, açgözlü olmanın mantıklı bir sebebi yok. Birlikte herkes daha fazla kazanır. Yüce insanlık adına ve asil bilim namına birleşelim ve birbirimizi sevelim, milyonlarca farklı renkte olsak ta...
Önemli olan derinin rengi değil, değerlerinin rengidir. Nelson Mandela


Bize yorumlarını, eleştirilerinizi ulaştırın: asriilim@gmail.com
Bizi takip edin ve destek olun: fb.com/asriilim

0 yorum(lar):