Hatırlarsınız, zamanında küçüktük, Dünya bizimdi, o bisiklete binmemiz paha biçilmezin de ötesindeydi, özgürdük, inançlıydık, imkansızın daha sözlüğümüze girmediği zamanlardı. Biz hayallerimizden oluşuyorduk, ve bundan dolayı, bazen de sırf hayal ve rüya alemine daha hızlı girmek için erkenden yatağın yolunu tutardık. "Büyük" insanların kavgalarını anlamazdık, onlar bizler için birer anlamsız bilinmezdi. Sonra büyümeye başladık ve her seferinde hayatı anladığımız yanılgısına kapıldık, bisikletlerimizi kilere bir daha çıkarmamak üzere hayallerimiz ile birlikte kilitledik ve gömdük. Çok sonraları anlayacaktık onların aslında düşündüğümüzden, düşlediğimizden daha da değerli olduklarını. Ama hala büyüyorduk ve "anlamaya" başlamıştık "büyük" insanların kavgalarını, neden birbirlerine bu şekilde ters davrandıklarını. Mahallelerimizde "büyük" ağabeyler vardı, onların yolunun doğru olduğunun yanılgısına kapıldık, onlar ne dediyse hayatımızın başlangıçları oldu. Bir gün daha geçti ve daha da büyümüştük, artık "gençtik", yeni yeni sorgulamaya başlamıştık, tabi ki bazıları bu sorgulamayı yapacak kadar şanslı değillerdi, onlar hayatı daha çabuk "anladılar", bir çoğu da anlamsız ve gereksiz kavga peşinde, onun peşinde bunun peşinde yok olu gittiler, ölmediler bu onlar için daha onur verici dahi olabilirdi belki de, sadece yok oldular.
Sorun olmazsa size bir hikaye anlatmak isterim.
Bayanlar ve baylar, güzel bir Nisan ayının 4. Gününde, 1968 yılında King
bir otelin ikinci katında bir balkonda düşünüyordu, ayakta. Bir kurşun onun sağ
yanağından vücuduna girdi, boynundan geçtikten sonra sol omuzundan çıktı.
King
saat 19:05’te Aziz Joseph hastanesinde ölümü ilan edildi, sivil mücadele
geçirdiği 13 yılın ardından.
Bayanlar ve baylar, bugün burada sizlere seslenirken, yazının ve yazmanın
devasa gücü ile şunu bilmenizi isterim ki, bugün sizlere bir arkadaş olarak
sesleneceğim, iyi bir tanesi olarak. King, tam adı ile Martin Luther King,
bilinen konuşması ile “Benim Bir Hayalim Var”.
Dostlarım,
bu sarsıcı olay bana dışlanmayı ve ötekileştirmeyi hatırlatıyor ki bu genelde
sosyal konum, din farkı, rütbe farkı, ırkçılık ve dahası gibi sebeplerden
ortaya çıkıyor. Bu konuda geçen birkaç ay içerisinde büyük miktarlarda
araştırma yapıp, bir düzine kitap okuduktan sonra şu bulguya ulaştım ki
ötekileştirme genelde ve büyük oranda ırkçılıktan ortaya çıkıyor ve bugün
sizlere bunun neden olduğunu ve nasıl çözebiliriz bu konuda konuşacağım.
Farklılaştırma |
Tahmin
ediyorum ki sizlere az ya da çok ırkçılık hakkında bilgi sahibisiniz. Şunu da
belirtmek isterim ki ırkçılığın en çok ortaya çıkma şekli ise farklılaştırmadır
ki bu sonuca birçok uzman ve bilim insanı da ulaşıyor.
Kaynaklar: Stannard David E. ( 1993) Amerikan Soykırımı: Yeni Dünya'nın Fethi Komünizmin Siyah Kitabı: Cinayetler, Terör; Sayfa 468 |
Farklılaştırma
ise genelde aşağı görme, kıskançlık, hırs, ideoloji ve ya “aptal” milliyetçilik.
Gördüğünüz tabloda ise burada ki aptal ibaresini koymamın sebebi var, acaba
nasıl bu fikirlerle diktatörler, eşitlik savunucuları ya da demokrasi
sahtekarları, her şeyi bir kenara bıraktıktan sonra, kendi insanlarını
öldürüyorlar?
Milliyetçilik |
Dostlarım,
iş arkadaşlarım, öğretmenlerim, ailem, sınıf arkadaşlarım, tüm insanlar;
aslında içimizde bir yerlerde hepimiz birbirimize yardım etmek isteriz. İnsan
olmak böyle bir şey. Biz, iyi bakarsanız, birbirlerimizin mutluluğu, başarısı
ile mutlu oluruz, diğerlerinin başarısızlıkları ile değil. Derinlerimizde
birbirimizden nefret etmek ve hor görmek istemeyiz. Bu Dünya’da herkesiz
keşfedebileceği bir şeyler var. Hayat mutlu ve özgür olabilir, fakat biz
yolumuz kaybettik, “büyük” ağabeyleri ve “büyük” insanları takip ettik…
Hırs,
açgözlülük insanoğlunun ve bilim adamlarının beynini zehirledi, Dünyayı nefret
kapanına aldı, tüm insanlığı sefalet, yoksulluk, acı ve kana mahkum etti.
Hızlandık, bilimi geliştirdik, fakat teknolojinin esiri olduk. Bolluk ve verimi
artıran makineler bizleri yokluk içinde bıraktı.
Bilgeliğimiz
bizi alaycı; zekamız bizi sert ve nezaketsiz yaptı. Çok fazla düşünüyoruz ama
çok az hissediyoruz. Artık makinelerden daha fazla insanlığa ihtiyacımız var.
Zekadan ve bilgiden daha fazla nezakete ve şefkate ihtiyacımız var. Bunlar
olmazsa hayat şimdi de olduğu gibi sert olur ve her şeyimizi kaybederiz.
Uçaklar,
telefonlar bizleri birbirimize yakınlaştırdı, bu icatların en doğal sebebi
insanlığın iyiliği içindir, evrensel kardeşlik ve hepimizin birliği için.
Şu
anda benim sesim sizlere ulaşıyor kadim dostlarım, şu anda Dünya üzerinde
milyonlarca umutsuz kadın, erkek, çocuk var, hepsi de diğer insanları öldüren,
ezen bir sert bir sitemin kurbanları, bunu değiştirmeliyiz! Beni hala
duyabilenlere sesleniyorum: “Umudunuzu kaybetmeyiniz”. Ülkeler, sistemler,
Dünya bizlerden, sizlerden, insanlardan oluşuyor. Eğer hepimiz basit bir adım
atarsak, başta etrafımızdakiler, sonra toplumumuz, sonra ülkemiz en sonunda ise
sistemler ve Dünya değişecek.
Şu
an bizleri sarmış olan sefalet sadece hırsın, ayrımcılığın, farklılaştırmanın
son savaşı, bu yüzden de bu kadar güçlü görünüyor. Tekrar ediyorum insanlığın
nefreti geçecek, diktatörler ölüyorlar ve eninde sonunda halkın elinden
aldıkları güç tekrar halka, bana, size geri dönecek. İnsanlar mücadele verdiği
sürece de özgürlük asla ölmeyecek!
Yoldaşlarım,
dostlarım, arkadaşlarım, tüm insanlar! Kendinizi canavarla teslim etmeyin!
Sizleri ve beni köleleri yapan, hayatımızı istedikleri gibi biçimlendiren, ne
yapacağımız söyleyenlerin, ne hissetmemiz, nasıl yaşamamız ve ne düşünmemiz
gerektiğini söyleyen, mecbur bırakan bu insanlara. Kendinizi bu çürümüş,
kendilerinden başkalarını zerre aklının ucundan geçirmeyen insanlara teslim
etmeyin. Sizler ve ben birer makine değiliz, birer hayvan değiliz, insanız.
Hepimizin kalbinde sevgi var, başkasının sevgisi uğruna nefret edemeyiz! Sadece
sevilmeyenler nefret edebilir, doğal olmayan, insanlığını yitirmişler.
Dostlarım
başkalarını hapsedip güçlenmek için değil, özgürlük ve mutluluk için mücadele
ediniz, çalışınız. Yüce tüm kitaplarda yazar ki “ Tüm insanlar eşittir”, bir
grup insan değil, bir insan değil, tüm insanlar! Sizlerde, sizler, siz insanlar
bu güce sahipsiniz, makineleri ve bilimi yapacak güce, mutluluğu herkes için
yapabilecek güce! Siz insanlar bu hayatı özgür ve ulaşılabilir yapacak güce
sahipsiniz, hayatları muhteşem bir maceraya dönüştürecek güce!
O
zaman insanlığın ve bilimin adına bu gücü kullanalım, beraber çalışmak için
birleşelim, bilimin daha hızlı ilerlemesi için, mutluluğun eşit olması için,
eşitlik için, özgürlük için. Yeni bir dünya için çalışalım, ki insana gülebilme
fırsatı tanısın, gençliğe gelecek, yaşlılara güven sağlasın. Bunların sözlerini
vererek vahşiler yönetimleri ellerine geçirdiler, fakat onar sadece birer
yalancı. Sözlerini yerine getirmiyorlar, asla getirmeyecekler de. Şimdi bizler
çalışıp mücadele etmeliyiz, bu sözün eri olmak için. Ulusal sınırların, hırsın,
nefretin, toleranssızlığın ve ayrımcılığın olmadığı bir Dünya için, hepimiz
için, senin için benim için ders çalışalım, işimize daha iyi sahip çıkalım,
daha iyi çocuklar yetiştirelim, beraber olalım, bir olmasak ta birbirini
aşağılık görmeyen milyonlarca farklı renkte olalım.
Dostlarım unutmayın ki birlikte daha fazla şey
başarabiliriz. Bencil olmanın, kıskaç olmanın, açgözlü olmanın mantıklı bir
sebebi yok. Birlikte herkes daha fazla kazanır. Yüce insanlık adına ve asil
bilim namına birleşelim ve birbirimizi sevelim, milyonlarca farklı renkte olsak ta...
Önemli olan derinin rengi değil, değerlerinin rengidir. Nelson Mandela |
Bize yorumlarını, eleştirilerinizi ulaştırın: asriilim@gmail.com
Bizi takip edin ve destek olun: fb.com/asriilim
0 yorum(lar):