Reklam

2. DÜNYA SAVAŞI; FELAKETLERİN BAŞLANGICI


Ciddi değişimler geçiren, otoritelerin yıkıldığı, her şeyin baştan aşağı değiştirildiği bir dünya düzeni hayal edin…
Çok değil, 21 sene önce büyük bir dünya savaşından çıkılmış, sonucunda büyük otokrasiler ve imparatorluklar yıkılmış, ülkeler işgal edilmiş, ağır barış antlaşmalarıyla bazı kurallar dayatılmış.
Hatta büyük onurlu milletler bu barış antlaşmalarını kabul etmeyip işgallerden savaş ile kurtulma ve kendilerine yeni bir düzen kurma  yolunu seçmişti. Aslında tarihi şöyle bir inceleyecek olursak, çıkan savaşların tetikçisi genelde bir öncekiler olmuştur. Ve 1. Dünya Savaşı, pek görünmese de kesinlikle 2. Dünya Savaşı’nın tetikçisidir. Antlaşmayı dayatan müttefik kuvvetler bunu görememiş ve bir anlamda zafer sarhoşluğu içindeyken dünyayı yeni bir savaşa sürüklemişlerdir.
 2. Dünya Savaşı öncesi Avrupa’nın durumunu özetleyecek olursak, yağmurlu ve fırtınalı, kimsenin kimseyi göremediği bir günde ehliyeti olmayan bir şahısa (hitler) , son model bir araba verilmiş ve oda gelişi güzel insanları ezmeye başlamıştı denilebilir. Versay ve benzeri barış antlaşmalarının imzalanması, 1945’e kadar sürecek olan karanlık ve puslu günleri doğuran en önemli sebepti. Şimdi 2. Dünya savaşı öncesi başrolde olan devletleri bir inceleyelim isterseniz..
1               1)      NAZİ İMPARATORLUĞU (ALMANYA)
Almanya var oluşundan beri oldukça milliyetçi duygulara sahip bir milletti ve Versay Barış Antlaşması onların gururunu oldukça incitmişti. Onların gururunu okşayacak, milliyetçi duygularını tekrar harekete geçirecek birilerine ihtiyaçları vardı. O sıralarda ise ortaya Hitler isminde kısa boylu yumruğunu eline vurarak konuşan, ilginç bir bıyık stiliyle kendini kabul ettiren bir siyasetçi çıktı. Öyle biriydi ki başarısız olduğu Birahane Darbesi’nden sonra idamla yargılandığı mahkeme salonundan bütün Almanya’ya seslenmiş, yargıcı dahi etkilemiş ve sonucunda hapis cezasıyla yırtmıştır. Hapiste Kavgam isimli kitabını yazdı. Sonradan İngiltere başbakanı Churchill bu kitap hakkında “Eğer Hitler’in Kavgam kitabını ciddi şekilde okusaydık, 2. Dünya Savaşı’nın çıkmasına izin vermezdik.” diyecekti.  İşte Hitler bu şekilde ortaya çıkarak ırkçı politikalarıyla insanların beyinlerini yıkıyordu. Irkçı politikalarla gururu okşanan Almanlar, Hitler’e karşı büyük bir bağlılık duyuyordu.  Başa geldikten kısa bir süre sonra Alman ekonomisini canlandıran, sanayi atılımını gerçekleştiren ve en önemlisi Versay Antlaşması’nı yırtan Hitler artık Almanlar’ın gözünde uzun süredir bekledikleri büyük liderdi.
2                2)      İTALYA
İtalya’nın başında Faşizm’in kurucusu ünlü diktatör Benito Mussolini vardı. Mussolini çocukluktan itibaren bütün İtalyan milletinin beynini yıkıyordu. 1922 ile 1945 (1943-1945 arasında İtalya Sosyal Cumhuriyeti) İtalya Krallığı’na hükmeden Mussolini, 1. Dünya Savaşı sonunda müttefikler tarafından verilen sözlerin yerine getirilmediğini ve bu sözlerin ancak güç kullanılarak yerine getirilebileceğini düşünen bir diktatördü. Diktatörlüğü boyunca “Duce” yani Lider ünvanını kullandı. Aynı zamanda gazeteci ve öğretmendi. İktidara geldikten sonra medyaya uyguladığı sansür, yavaş yavaş kendi partisi dışındaki bütün partileri kapatması dönemin İtalya’sını bir polis devleti haline getirdi. İnsanlar uygulanan aşırı milliyetçi politika ve bununla birlikte okşanan gururları ile mutlu gözüküyorlardı ancak ne kadar dayanabileceklerdi?
3                  3)      BÜYÜK BRİTANYA
Avrupa’da Hitler tarafından tek rakip olarak görülen Büyük Britanya, ilk savaşın kazananıydı. Gücünü koruyordu ancak teknolojik gelişmelerde Almanya’nın gerisinde kalmıştı. Buna karşın dünyanın en iyi hava kuvvetlerine sahipti ve Hitler’e karşı en büyük silahı hava kuvvetleri olacaktı. Bunun yanında ABD’den ciddi bir mühimmat desteği almaktaydı. ABD ve SSCB savaşa girene kadar dünyanın tek umudu olarak kabul edilen, girdikten sonra ise savaşın baş aktörlerinden biri olan Büyük Britanya bu dünya savaşını hiç istememesine rağmen Hitler’e daha fazla taviz vermeme adına savaşa girme cesaretini göstermiştir.
           4)FRANSA
1. Dünya Savaşı’nın en yorgun devleti olan Fransa, savaştan sonra teknolojik gelişimden ziyade daha çok kırsal alanda büyümeyi seçen ülkelerden biriydi. Gerçi o dönem hiçbir Avrupa ülkesi Nazilerin üstün teknolojik gelişimiyle rekabet edecek düzeyde değildi ancak Fransa hiçbir gelişim gösterememiş v savaşın en ağır yenilgisini Hitler’den almıştır. 1. Dünya Savaşı sonunda Fransızların Almanlara teslimiyet antlaşmasını imzalattığı tren vagonunda bu sefer kendi teslimiyet antlaşmalarını imzalamışlardır.


Bunların dışında ise SSCB, ABD gibi ülkeler gelişmeleri dışarıdan izlemekle yetiniyorlardı. Ancak politika yapmayı da ihmal etmiyorlardı. ABD, diktatör rejimlere karşı batı demokrasilerini destekliyordu.İngiltere ve Fransa’nın en büyük mühimmat tedarikçisiydi. SSCB ise ideolojik olarak en büyük düşmanı Naziler ile Germano-Sovyet Paktı’nı imzalamış ve bu ikililer arasında bir barış dönemine girilmişti. Hatta bu ikili Polonya’yı birlikte işgal edeceklerdi.  Buna rağmen 3. Reich içlerinde casuslar bulunduran Stalin, tedbiri elden bırakmayacak ancak bu bile ilerleyen zamanlarda Alman saldırısının yıkıcı etkisi karşısında şok olmasını ve bir süre toparlanamamasını engelleyemeyecekti.


Vakit yakındı, belliydi.. Dünyanın en büyük süper gücü olan 3. Reich, saldırgan politikalarına son vermiyor ve bunda diretiyordu.  Bu saldırganlıklara son vermek için için Hitler ile konuşarak anlaşma yolunu seçen müttefikler, Münih’te bir konferansta bir araya geldiler. Konferans sonucu imzalanan Münih Antlaşması’na göre, bir daha başka bir yerden toprak talebinde bulunmaması karşılığında Hitler’e Çekoslavakya’nın bir bölümünü vermeyi kabul eden müttefikler, savaşı engellediklerini düşünüyorlardı ancak Hitlerin sözü ne kadar güvenilirdi? 2 ay sonra Çekoslavakya’nın tamamı Alman Ordusu tarafından işgal edilecek ve dünya bunları eli kolu bağlı şekilde izlemek zorunda kalacaktı. Güçlü Çek endüstrisini de emri altına alan Hitler, artık daha rahat şekilde dünyaya meydan okuyabiliyordu. Bunların dışında Hitlerin ülkesi içinde bilinçli bir ayrım politikası izleniyordu. Yahudiler şehirlerin gettolarına ve yüksek duvarların arkalarına hapsedilmeye başlanmıştı. Bu bölgelere giriş çıkışlar Alman Ordusu’nca kontrol ediliyor ve temel gıda maddelerinin girişine izin verilmiyordu.





Dünya bu atmosferde hızla bir dünya savaşına doğru sürükleniyordu. Peki bundan sonra ne olacaktı? Devamı ikinci yazımızda olacak. Teşekkürler..


                                                                                                                                       DIŞARIDAKİ TARİHÇİ

0 yorum(lar):