2.Dünya Savaşını anlattığım bu seride ikinci yazımla
karşınızdayım sevgili okurlarım. Umarım benim yazıyı yazarken aldığım keyfi
sizlerde okurken alırsınız.
İlk yazıda savaş öncesi Avrupa’nın genel durumu, Hitler’in Çekoslavakya’yı
işgalini ve baskı rejiminin getirdiği kuralları anlatmaya çalışmıştım. Şimdi
ise savaşın nasıl başladığına biraz göz gezdirelim.
Danzig Koridoru |
Danzig şehrinin günümüzdeki hali |
Almanlar, 1919’da imzaladıkları Versay Antlaşmasının bedellerini
ağır bir şekilde ödüyorlardı. Hatta bir çok tarihçi 2. Dünya Savaşı’nın çıkış
sebebinin 1. Dünya Savaşı sonucu imzalanan antlaşmalar olduğu konusunda
birleşir. Versay gereği Almanlar Danzig şehrini Polonya’ya bırakmış ve bunun
için açılan koridor gereği Alman toprakları ikiye bölünmüştü. Bu koridora Danzig
koridoru denmekteydi ve Hitler bu bölge için Versay Antlaşması’nın en kötü
yaptırımı diyordu. Danzig ile ilgili müzakerelerin uzun sürmesi sonucu Alman
tarafı askeri seçeneklerini devreye sokma kararı aldı. Dünya ve Avrupa,
dönemeyeceği keskin bir viraja hız sınırının çok üstünde giriyordu, artık
zarlar atılıyordu. Danzig’i isteyen ve bunun için bütün Polonya’yı işgal
edebilecek güce sahip olan Hitler ve
Polonya’nın toprak bütünlüğünü garanti altına alan İngiltere ve Fransa..
Savaşın başlangıcında taraflar bunlardı. Dünyanın gözünde ilk ünya savaşının
galipleri olan İngiltere ve Fransa’nın bu savaşı hemen bitirebileceği görüşündeydi. Ancak müttefiklerin tam bir ölüm
grubuna düştüğünden haberleri yoktu.İki taraf 1914’ten beri hiç bu kadar zıt
kutuplara çekilmemişlerdi. Tarihler 1 Eylül 1939’u gösterirken sabah saat 5
sularında Alman orduları Polonya’ya girdi. Bu Hitler’in savaş boyunca yaptığı
yüzlerce çılgın hamlenin ilkiydi ancak onunda kendine göre haklı sebepleri
vardı. Hitler, Danzig için kimsenin
kendisini bir dünya savaşının ortasında bulmaya cesaret edemeyeceğini
düşünüyordu. Ancak varsayımlar ile harekete geçen Hitler kendisini bir dünya
savaşının ortasında bulacaktı. Aynı gün içerisinde İngiltere ve Fransa, Almanya’ya Polonya topraklarındaki askeri
birliklerini geri çekmesini söyleyen bir ültimatom gönderdi. Ancak Almanlar
dinlemedi çünkü kendilerinden eminlerdi. 3 Eylül 1939 günü sabah saatlerinde
Berlin’deki İngiliz büyükelçisi Almanya’ya resmi olarak savaş ilan edildiğini
bildirdi. Onun yardakçısı ve yaveri Fransa ise öğleden sonra 5’te savaş ilan
ettiğini bildirdi. Bu tipik bir Fransa hareketiydi zira Yüzyıl Savaşlarından
sonra genelde İngiltere’nin sözünden çıkmayan uslu çocuğu gibiydi. Hitler
kulaklarına inanamıyordu. Gerçekten de dünya Danzig olayıyla birbirine
girmişti. Alman generalleri ise en kötü durum senaryosu olduğunu düşündükleri 2
cephede savaş ile karşı karşıya bulmuşlardı kendilerini. Ancak bu saatten sonra
yapılacak bir şey yoktu çünkü Hitler, Almanya’nın silahlı gücü olan Wehrmacht’ı
Polonya üzerine salmıştı. İkinci Dünya Savaşı’nın ilk top atışı Danzig’e karşı
yapılmıştı.. Polonya’nın silahlı gücü ise Almanlar ile karşılaştırılamayacak
kadar güçsüzdü. Öyle ki atlı süvari birliklerini Alman panzerlerinin üstüne
yolladıklarını kanıtlayan görüntüler mevcuttur tarihte. Wehrmacht gibi bir ordunun üzerine atlı
süvariyle gidersen katledilirsin ve Polonya’lı süvarilerde bu kaderi paylaştı.
İngiltere ve Fransa savaş hazırlıklarına devam ederken Polonya, acımasızca
dövülüyordu. Diğer taraftan müttefiklerde inanılmaz bir karamsarlık hakimdi.
1914’te görülen bayram havasından eser yoktu. O dönem silah ve çiçeklerle
uğurlanan askerler 1939 da çiçeksiz ve silahsız uğurlanıyordu.. Fransa ordusu
Alman sınırına yürüyerek gitmişti. Hala Almanların onları klasik cephe
savaşıyla karşılayacağını düşünmektelerdi. Oysa Almanlar 1918’de yendikleri
Almanlar değildi artık. Yeni geliştirdikleri Blitzkrieg( yıldırım savaşı)
taktiği Fransız ve İngilizler’i darmadağın edecekti. Tank ve uçakların çok yoğun
kullanıldığı bu stratejide erler dümdüz edilmiş şehirleri temizlemek için
kullanılıyordu. Fransa savaş ilan ettikten 4 gün sonra karşı saldırıya geçti.
Sınırda 40 tümen toplamışlardı Almanların ise 15 tümeni vardı. Sayısal olarak
200 bin askere 500 bin asker toplamışlardı. Ancak bu sayısal üstünlük sadece 8
km ilerlenmesini sağladı ve ilerledikleri bölgelerde gerçek bir Alman tümeniyle
karşılaşmamışlardı. Motorizasyonu ve teknolojisi olmayan Fransız ordusu için
oldukça pozitif bir durumdu bu. Yani Fransa ordusu savaştaki diğer ordularla
karşılaştırıldığı zaman en güçsüz orduların başında geliyordu. Fransızların
güvendiği bir diğer şey ise ünlü Maginot Hattı’ydı. Maginot Hattı, düşman
Almanya’yı sonsuza dek durdurmak için tasarlanmış, inşası 10 yıl sürmüştü. 1.5
milyon metreküp beton ile 150 bin ton çelik kullanılmıştı. 100 km uzunluğundaki
tüneller labirent gibi birbirlerine bağlıydı. Maginot hattı, Arden ormanlarının
başladığı yerde bitiyordu.Fransız generaller,
Almanların oradan saldıracağına ihtimal dahi vermiyordu. Büyük Alman
panzerlerinin sık ağaçlarla kaplı o bölgeden geçmesine ihtimal vermiyorlardı.
(Almanlar savaşa Arden ormanlarından gelecek. Biraz spoiler fena olmaz J) Almanlar hala
saldırmamış ve ikinci bir cepheden kaçınmışlardı.
Maginot Hattı |
Diğer tarafta Almanlar Varşova’yı kuşatmışlardı. 25 eylülde
Hitler Varşova’nın bombalanmasını emretti. Hitler bombardımanı kendisine
ayrılmış güvenli bir bölgeden izliyor ve her düşen bombada ayrı bir zevk
alıyordu. Aynı zamanda Fransa ve İngiltere’ye de gözdağı vermek istiyordu.
“Sizinde başınıza gelecek olan bu.” demek istiyordu. Daha önce Almanya ile
saldırmazlık paktı imzalayan Sovyetler ise anlaşmalı oldukları şekilde
Polonya’nın doğu tarafını işgal etti. Stalin bu hamleyi yaparak Hitler’in en
çok istediği şeyi yapıyor ve iki ülke arasında ortak bir sınır oluşturuyordu.
Polonya, Almanlar’a ve Sovyetler’e teslim oldu. Bunun ardından savaş oldukça
durgun bir döneme girdi. Durağan şekilde geçen günler birbirlerini izliyordu.
Fırtına öncesi sessizlik mi denmeliydi buna yoksa??
Serinin üçüncü yazısında Fransa’nın işgali ve bütün
Avrupanın alman çizmeleriyle ezildiği dönemi anlatacağım. Benden önce spoiler
yememeye dikkat edin J..
Esen kalın..
DIŞARIDAKİ TARİHÇİ
0 yorum(lar):