Reklam

ZOO, aşktan söz etmiyorum...


Star Trek efsane serisini bilenler bilir. Benim için en çarpıcı sahnelerinden birisi tam olarak hatırlamadığım bir bölümünde (Orgins'in 1. sezonu yada 2. sezonu olsa gerek) , yine yanılmıyorsam Teğmen Uhura ( Ya da Yazıcı Janice de olabilir) ve Mr. Spock arasında geçen efsane diyalogtur:
-Teğmen Uhura ( Ya da Yazıcı Janice) , uzay gemisi kaptanlarının neden asla evlenmediğini hiç merak ettiniz mi ?
-Neden Mr. Spock ?
-Çünkü onlar zaten gemileriyle evlidirler...
Etrafta tonla değişken varken odaklanmak zor bir şeylere. Ben de odaklanma sıkıntısı yaşıyorum. Odaklanma sıkıntısı yaşayan bir sürü de kişi tanıyorum. Bir amaç uğruna yaşamak, işte bu odak isteyen bir konu. Şimdi bir amaç uğruna yaşamalı mıyız ? Yalnızca tek bir amaç ? Bu derinlemesine incelenmesi gereken şahane bir konu. Ama asla bir cevap bulamayabiliriz. Çünkü hayatlarını gerçekten belli bir amaç uğruna, ona tamamen odaklanarak geçiren insanlar var, söyleyeceğimiz en ufak olumsuz sözcük, onların yaşamlarına ya da kutsallarına hakaret gibi olur. Düşünsenize Enterprise'ın kaptanı J. Kirk'e gidip diyorsunuz ki 'Kaptan, yıllarını bir halt olmayacak insanlık uğruna derin uzayda savaşarak geçirdin, boşa uğraştın, insanlık öldü' !?! Kesinlikle hiddetli bir yanıt alacağınız kesin, hatta belki ışın Fazer'ı ile düdükleyebilir kim bilir...
Şakası bir tarafa benim de bir odağım vardı eskiden. Eskiden dediysem birkaç yıl. Sinemayı hep çok sevdim, çok kez tek başıma gittim (başkalarıyla gittiğim de oldu tabi, cinsiyet olarak hem
 kız hem erkek , birçok kez gittim fakat kesinlikle o hazzı alamadım, tek başımayken aldığım hazzı) ve büyük mutluluklar yaşadım. Karakterlerle hüzünlenip güldüğüm oldu. Sonra fark ettim ki sinema benim için önemli bir noktada. En tabiki ki hemen hayatımın merkezine koydum. Ön yargılarımı kırdım ve birçok şey öğrendim. Gombrich , Sanatın Öyküsü'nde der ki : ' İnsanoğlunun ihtiyaçları karşısında ortaya çıkan ürün ve durumlar sanatla ilişkilendirilemez' ... E Gombrich'i reddecek cesaretim ve haddim de olmadığından - ki bilmeyenler için Ernst Gombrich ben de dahil hemen her sanat severin sevip saydığı büyük bir sanat tarihçisidir-  onun sözleriyle yoluma devam etmeye çalıştım ve olmadı. Bir sanatçı olmam pek mümkün olmasa da en azından uzaktan ilgilenmek gibi bir şansım var, bu da iyidir olsun.
Sizin de vardır kesinlikle içinizde bir ukde. 'Ben aslında şuna hayatımı adamak isterdim' diyeceğiniz bir şey kesinlikle vardır. Hatta mutsuzluklarınız varsa ya da umutsuzluklarınız eminim ki bu olamadığınız, olamayacağınız 'şey'le ilintilidir kesinlikle . Kimin yok ki ? Ama bir taraftan odak problemleri yaşıyoruz , bir şeylere sıkıca bağlanıp yaşamamız gerekiyor ?  Ne yapacaz şimdi ? Sizi bilmem ama ben film seyrediyorum, isterseniz deneyin sizde belki huzur bulursunuz.
Ah Şklovski'yi bileniniz vardır belki. 'Zoo, Aşktan Söz Etmeyen Mektuplar'ı vardır hani onun . Orda çok güzel bir 'hayal kırıklığı' metaforuna rastlamıştım yazın okurken. Anlatayım mevzuyu, Şklovski sürgündedir Almanya'da .  ' Biz bir hayli kitap yayımlıyorduk' diye girer anlatmaya. Sonra 'biz' sözcüğünü açıklamak için bir de olayı anlatır. Orda anladığımız kadarıyla bir de kız arkadaş edinir, yalnız duygularının karşılıksız olması muhtemeldir. Zira kadın, Şklovski'ye telefon eder bir gün, Şklovski ona evde olduğunu söyler, kadın da cevaben ona 'Biz de tiyatroya gideceğiz' der. Sonrasında Şklovski -bana göre-  en çarpıcı ve güzel açılımını yapar;  'Biz kim, ben hastayım?' der. Kadın cevaben güler  ' Yanlış anladın , biz ben ve bir başka ''erkek'' demek'. Sonrasında Şklovski'nin efsane çıkarımı:
'Rusya'da BİZ çok daha sağlam temellere dayanır'...
Bizim gibi küçük insanlar için ne hikaye ama ? Bu arada küçük insan dediğime kızmayın , sıradanlığımızı kast ettim. Gogol da öyle diyordu , bana kızacaksanız ona da kızın, tabi cesaretiniz varsa :) Hep kaybettiğimize inandırmışız kendimizi. Bakın bir küçük -sıradan- insan daha göstereyim sizlere. Hem de hiç ummadığınız birisi belki ama satırlarından kavrarsınız meseleyi;
Seviyordum sizi ve bu aşk belki
İçimde sönmedi bütünüyle.
Fakat üzmesin sizi artık bu sevgi
İstemem üzülmenizi hiçbir şeyle.
Sessizce, umutsuzca seviyordum sizi.
Bazen çekingenlik, bazen kıskançlıkla üzgün.
Bu öyle içten, öyle candan bir sevgiydi ki
Dilerim bir başkasınca da böyle sevilin.
Evet, bu satırların sahibi Puşkin'dir. Şaka değil hakikaten onun şiiridir. Tarzıyla onlarca şaire önderlik eden bir ustanın elinden çıkmadır bu satırlar. Çok da şaşırmamalı. Çünkü küçük insanı bu kadar güzel, bu kadar açık işleyen başka kim var ki ? Sürreal tablolar beklemeyin, bildiğiniz budur, bir anlam arayacaksanız kelimelerde arayın doğrudan ama tekrar ediyorum burda sürreal bir içerik yotur ( her ne kadar sürrealizm aşığı da olsam yok, hakikaten yok).
Kısa bir mola vermiştim,  geçenlerde yazmıştım onu da. Ben molaları çok severim. Şu ara veremiyorum, ilerde de zor gibi. En azından Şubat'a kadar. Mola veremeyince kafamın nasıl allak bullak olduğunu da sanırım en iyi okuyanlar bilir. Sizin de öyle oluyor mu ? Oluyorsa yalnız değilsiniz bilin istedim. En sağlam dostlarım fantastik ve bilim-kurgu edebiyatı karakterleri oluyor bu aralar. 'Uzay Elbisem'le Yolculuğa Hazırım'a yeniden göz gezdirdim yani o derece :) Sosyal medyada denk geldiğim parti videolarını izliyorum, yeni jenerasyon yaşı 20 lerde olan genç şarkıcıların kliplerini seyrediyorum, 'belki' diyorum , 'belki birkaç saniyeliğine onlar gibi hissedebilirim' diyorum. Ama olmuyor. Bize çok tabi. Ulan maden burdan girdik biraz da ana akım kültürü konuşalım. Sertap Erener ve Demir Demirkan ayrılmış sanırım, tüh yazık olmuş. Politika savaş savaş  savaş(dahasıda var da neyse). Selena Gomez hoş hatunmuş harbiden yeni görüyorum gülmeyin.  Grup Vitamin'in 'İSMAİL' efsanesini klibi bulunmuş-ayrıca Ata Demirer oynuyor ve şortlu -(link aşşağıda verilecektir), o değil Gökhan Semiz'i de çok özledik be. Bir İlhan İrem vardı ne oldu ona ? Ben halen dinlerim ama. Ayrıca bir bomba da Orlando Bloom ve Ian McKellen öpüşmüş galada. Bir de Ed Seeran'ın Lego Hause'u hakikaten sağlammış.
Bir değişim rüzgarı estirmeye çalışıyorum ya , hadi hayırlısı...
 Anayurt Oteli'nin Aylak Adam'ı bildirdi. Her gün daha da umutsuz, her gün daha da mutsuz ve tabiki sizin için her gün daha depresif...

Sandığından daha da adil olmayan bir delilik hali hayat
İlaç kutularından prospektüs olmadan kafaya dikilen tablet tadında
Yatıştım şimdi eskimiş bir ranzanın ikinci katında...
(Ranzada yatmasam da yurt odalarına ithafen...)

Eser sahibi- Ağaçkakan

Grup Vitamin-İsmail;Grup Vitamin-İsmail

0 yorum(lar):